KAZ DAĞLARI'NDAKİ İNANILMAZ DEĞİŞİM!..
Kaz Dağları'ndaki maden sahasının
sentinel2 uydu görüntüleriyle karşılaştırması...
Ağustos 2016
Temmuz 2019
Kaz dağları, efsanelere konu olan doğal güzelliği bir yana, Alp dağlarından sonra en yüksek oksijen oranına sahip ikinci ormanlık alandır. Böyle bir güzelliği sadece altın aramak uğruna acımasızca katletmek, ancak içinde rant olmayan her şeyi rant uğruna kolayca feda edebilecek bir sistem ve savunucuları tarafından yapılabilir, bunun adı da kapitalizmdir.
Ormanlar sadece bulundukları bölgeye ait alanlar gibi gözükseler de, ekolojik sistemde ciddi rolleri vardır ve bu sistem içinde düşünüldüğünden daha büyük etkileri olmaktadır. Bu sebeple mesele sadece kaz dağları özelinde değil, Türkiye hatta dünya'nın sistemi içinde değerlendirilmelidir.
Doğada mülkiyet kavramı sadece siyasi olarak çizilmiş sınırlar ile belirlenmiş olsa da, doğa için bu şekilde sınırlar bulunmaz, bu sebeple durum sadece Türkiye'nin değil dünyanın ekolojik sistemi için bir sorun teşkil eder.
Bu sebeple çevreci olmak, hem milli olmak hem de küresel anlamda kapitalizme karşı olmak demektir. Dolayısıyla durum siyasal kimlikle ya da ırk kavramları ile açıklanamaz.
Yerüstü ve yeraltı kaynakları, sadece o ülkenin yasaları ile ya da varsa kabul edilmiş uluslararası anlaşmalar ile sınırlandırılmış bir şekilde korunabilir.
Burada öne çıkan nokta rant kaygısının, mevcut yasaları nasıl bir şekilde formalite haline getirdikleri ve aşabildikleri sorunudur.
Bu kaynakların kullanılması da elbette ülke ekonomisi için önemlidir ve kullanılmalıdır da. ama buradaki asıl sorun bunlar değildir, burada doğanın plansız bir şekilde sadece rant üzerine tahrip edilmesine göz yumulmasıdır.
Çed günümüzde, sadece ilgili kurumun istediği içeriğinin çok da önemli olmadığı, sadece dosyada bulunması gereken bir evraktan ibaret hale gelmiştir. Hatta birçok proje için artık istenmemektedir.
Konu ile ilgili olarak bu kaynağa göz atabilirsiniz. çed gerekli değildir
O zaman bu ne demek oluyor? İsteyen istediği şekilde istediği madeni, gerekli başvuruları yaparak çıkarabilir. Önemli olan tek şey, çıkarılan maden değeri ve elde edilecek olan ranttır. Doğa ve insanların üzerindeki etkilerinin hiç bir önemi yoktur. Ama bu durumdan en çok etkilenen yaşayan canlılardır ve bundan etkilenen her canlının da burada söz hakkı olduğu anlamı çıkar.
Altın çıkarılmasını bu şekilde bile olsa savunan değerli kardeşlerimiz için söylemeliyim ki; değerlendirilmesi gereken şey, doğayı savunanlara, madenlerin çıkarılmasına engel olan bir güruh olarak bakılması yerine, doğayı koruma öncelikli, madenlerin değerlendirilmesini isteyen çevreci gruplar olarak bakılması yönündedir. Peki bu böyle mi diye sorabilirsiniz, bu en doğal hakkınız elbette. ama bana göre, kendisini çevreci olarak gören kişi ve gruplar içinde durum, olayı sadece ağaç kesilmesine karşı çıkarak, kesilmesin kaz dağları bizimdir diyerek duygusal tepkiler verilmesi, içi boş bir slogan olarak kalacak ve bilinçsizce bir karşı çıkıştan öteye gitmeyecektir.
Rant kaygısı ile şehirler nasıl müteahhitlerin insafına bırakılarak bana göre talan edildiyse, sonuçları şehirlerin insan için yaşanılamaz noktaya gelmesi ile sonuçlanmıştır. Bu durum insan yaşamını ciddi manada etkiliyorsa, şu an için yapılmaya çalışılan şey de benzer bir durumdur.
Amaçlanan şey, inşaat sektörünün durması ile durgunlaşan ekonomiyi, madenleri çıkarma yolu ile canlandırma politikasının yoğunlaşmasının bir sonucu olabilir.
Kapitalizmi anlamadan, emperyalizmin ülkeleri nasıl sömürdükleri gerçeğini bilmeden; sebeplerini ve sonuçlarını araştırmadan, nedenlerini sorgulamadan, doğa katliamlarının önüne geçmek bana göre mümkün değildir.
Kendini ne olarak tanımlarsan tanımla, aidiyetin ne olursa olsun, herkesin temiz bir doğada temiz bir hava solumaya o kadar hakkı ve ihtiyacı var. O yüzden kaz dağları bana uzak bana ne diyemezsin.
Ağaç kesilmişse yenisi dikilir de diyemezsin, bir ağacın ekolojik dengede aynı seviyeye gelmesi yüzyıllar alır ve bozulan dengenin de geri gelebilmesi mümkün de olmayabilir, bunu da düşünmelisin.
Millet aç, gelecek ekonomik değerler bizim için daha önemlidir de diyemezsin, yani ne olursa olsun, yaşadığın doğayı korumak zorundasın, sağlıklı yaşamak için.
Bu değerler bu ülkeye ciddi anlamda gelir getirecek olsalar bile, öncelik sağlıklı yaşam hakkımızdır.
Burası bizim vatanımız ve biz burada yaşıyoruz, bu havayı soluyoruz, kaz dağlarını gitmesek de seviyoruz ve bizim olduğu için övünüyoruz ve bunlar ortak değerlerimiz.
Vatan toprağı bu toprağın altında yatan şehitlerin kanı ile ne kadar vatansa, yer üstündeki güzellikleri ile de o kadar vatanımızdır.
#KazdaglarinaDokunma #KazdağlarıHepimizin #KazdağlarıBizim #kazdağları #KazDağlarınaSesOlNefesOl
Kaz Dağları'ndaki maden sahasının
sentinel2 uydu görüntüleriyle karşılaştırması...
Ağustos 2016
Temmuz 2019
Kaz dağları, efsanelere konu olan doğal güzelliği bir yana, Alp dağlarından sonra en yüksek oksijen oranına sahip ikinci ormanlık alandır. Böyle bir güzelliği sadece altın aramak uğruna acımasızca katletmek, ancak içinde rant olmayan her şeyi rant uğruna kolayca feda edebilecek bir sistem ve savunucuları tarafından yapılabilir, bunun adı da kapitalizmdir.
Ormanlar sadece bulundukları bölgeye ait alanlar gibi gözükseler de, ekolojik sistemde ciddi rolleri vardır ve bu sistem içinde düşünüldüğünden daha büyük etkileri olmaktadır. Bu sebeple mesele sadece kaz dağları özelinde değil, Türkiye hatta dünya'nın sistemi içinde değerlendirilmelidir.
Doğada mülkiyet kavramı sadece siyasi olarak çizilmiş sınırlar ile belirlenmiş olsa da, doğa için bu şekilde sınırlar bulunmaz, bu sebeple durum sadece Türkiye'nin değil dünyanın ekolojik sistemi için bir sorun teşkil eder.
Bu sebeple çevreci olmak, hem milli olmak hem de küresel anlamda kapitalizme karşı olmak demektir. Dolayısıyla durum siyasal kimlikle ya da ırk kavramları ile açıklanamaz.
Yerüstü ve yeraltı kaynakları, sadece o ülkenin yasaları ile ya da varsa kabul edilmiş uluslararası anlaşmalar ile sınırlandırılmış bir şekilde korunabilir.
Burada öne çıkan nokta rant kaygısının, mevcut yasaları nasıl bir şekilde formalite haline getirdikleri ve aşabildikleri sorunudur.
Bu kaynakların kullanılması da elbette ülke ekonomisi için önemlidir ve kullanılmalıdır da. ama buradaki asıl sorun bunlar değildir, burada doğanın plansız bir şekilde sadece rant üzerine tahrip edilmesine göz yumulmasıdır.
Çed günümüzde, sadece ilgili kurumun istediği içeriğinin çok da önemli olmadığı, sadece dosyada bulunması gereken bir evraktan ibaret hale gelmiştir. Hatta birçok proje için artık istenmemektedir.
Konu ile ilgili olarak bu kaynağa göz atabilirsiniz. çed gerekli değildir
O zaman bu ne demek oluyor? İsteyen istediği şekilde istediği madeni, gerekli başvuruları yaparak çıkarabilir. Önemli olan tek şey, çıkarılan maden değeri ve elde edilecek olan ranttır. Doğa ve insanların üzerindeki etkilerinin hiç bir önemi yoktur. Ama bu durumdan en çok etkilenen yaşayan canlılardır ve bundan etkilenen her canlının da burada söz hakkı olduğu anlamı çıkar.
Altın çıkarılmasını bu şekilde bile olsa savunan değerli kardeşlerimiz için söylemeliyim ki; değerlendirilmesi gereken şey, doğayı savunanlara, madenlerin çıkarılmasına engel olan bir güruh olarak bakılması yerine, doğayı koruma öncelikli, madenlerin değerlendirilmesini isteyen çevreci gruplar olarak bakılması yönündedir. Peki bu böyle mi diye sorabilirsiniz, bu en doğal hakkınız elbette. ama bana göre, kendisini çevreci olarak gören kişi ve gruplar içinde durum, olayı sadece ağaç kesilmesine karşı çıkarak, kesilmesin kaz dağları bizimdir diyerek duygusal tepkiler verilmesi, içi boş bir slogan olarak kalacak ve bilinçsizce bir karşı çıkıştan öteye gitmeyecektir.
Rant kaygısı ile şehirler nasıl müteahhitlerin insafına bırakılarak bana göre talan edildiyse, sonuçları şehirlerin insan için yaşanılamaz noktaya gelmesi ile sonuçlanmıştır. Bu durum insan yaşamını ciddi manada etkiliyorsa, şu an için yapılmaya çalışılan şey de benzer bir durumdur.
Amaçlanan şey, inşaat sektörünün durması ile durgunlaşan ekonomiyi, madenleri çıkarma yolu ile canlandırma politikasının yoğunlaşmasının bir sonucu olabilir.
Kapitalizmi anlamadan, emperyalizmin ülkeleri nasıl sömürdükleri gerçeğini bilmeden; sebeplerini ve sonuçlarını araştırmadan, nedenlerini sorgulamadan, doğa katliamlarının önüne geçmek bana göre mümkün değildir.
Kendini ne olarak tanımlarsan tanımla, aidiyetin ne olursa olsun, herkesin temiz bir doğada temiz bir hava solumaya o kadar hakkı ve ihtiyacı var. O yüzden kaz dağları bana uzak bana ne diyemezsin.
Ağaç kesilmişse yenisi dikilir de diyemezsin, bir ağacın ekolojik dengede aynı seviyeye gelmesi yüzyıllar alır ve bozulan dengenin de geri gelebilmesi mümkün de olmayabilir, bunu da düşünmelisin.
Millet aç, gelecek ekonomik değerler bizim için daha önemlidir de diyemezsin, yani ne olursa olsun, yaşadığın doğayı korumak zorundasın, sağlıklı yaşamak için.
Bu değerler bu ülkeye ciddi anlamda gelir getirecek olsalar bile, öncelik sağlıklı yaşam hakkımızdır.
Burası bizim vatanımız ve biz burada yaşıyoruz, bu havayı soluyoruz, kaz dağlarını gitmesek de seviyoruz ve bizim olduğu için övünüyoruz ve bunlar ortak değerlerimiz.
Vatan toprağı bu toprağın altında yatan şehitlerin kanı ile ne kadar vatansa, yer üstündeki güzellikleri ile de o kadar vatanımızdır.
#KazdaglarinaDokunma #KazdağlarıHepimizin #KazdağlarıBizim #kazdağları #KazDağlarınaSesOlNefesOl
Bu gönderiye 14 ifade bırakıldı.
Hepsini görüntüle
4
5
4
1
4




.