Eski sokaklar pek bi' hareketliydi. Adım başı birşeyler satmaya çalışan birilerini görürdünüz.
Onlar şimdikiler gibi altlarında araba ellerinde megafonla dolaşma lüksüne sahip değillerdi ama buna rağmen canla başla, yağmur, kar demeden ekmeklerini taştan çıkararak aile geçindirmeye çalışırlardı.
Herkes ve herşey gibi onlar da değişen hayata ve teknolojiye yenik düştüler, bazıları tarihten silindi gitti, kalanlar ise kendisine hala ihtiyaç duyulan semtlerde avuç içi kadar dükkanlarında mesleklerini icra ederek unutulmamaya çalışıyorlar.
Yerim elverdiğince bu nostaljik satıcıları tanıtmaya çalışacağım.
İşte eski İstanbul sokak satıcıları..
1. Yoğurtçu
İki büyük bakraç veya derin bir kaba konmuş yoğurtlarını, ağaç bir askılıkla omuzlarında büyük bir maharetle taşırlardı. Her mahalleden geçiş saatleri belli olduğundan o saatlerde kadınlar kaplarını hazır ederlerdi.
Bıçaklarla kesilen kaymaklı yoğurtlar tartılarak getirilen kaplara konurdu. Şimdiki yoğurtlar gibi uzun ömürlü değillerdi ama zaten kısa sürede tüketilirlerdi.
2. Sütçü
Ellerinde güğümlerle sokak sokak dolaşan sütçülerin hemen hepsi kendi ineklerinden sağdıkları sütleri satar, pek azı çiftliklerden satın alırdı.
Bunların da yoğurtçular gibi geçiş saati belliydi. O zamanki müstakil evlerin alt katlarında oturan kadınların bazıları o saatlerde evde olmadıklarında balkonlarına renkli bez parçaları asarak süt istediklerini belli eder kap ile birlikte üzerine kaç litre istendiği yazılı bir kağıda paralarını sararak kabın içine koyarlardı.
Bunu gören sütçüler istenen miktarı bırakır, parayı alır, para üstünü de aynı kağıda sarıp geri koyardı.
Alınan bu sütler ocakta 1-2 saat kadar '' Mikropları ölsün'' diye kaynatılırdı.
İlk zamanlarda elle taşınan güğümler zamanla önce at/eşeklerle sonra 3 tekerlekli arabalarla taşınır oldu.
Şişe ve uzun ömürlü süt teknolojisi ve 'Süte su katıyorlar' iddiaları karşısında kaybolup gittiler.
3. Hallaç
Ahşap bir çubuğa gerili ip ve tokmakla evlerdeki pamukla dolu yorgan, yastık ve döşeklerin pamuklarını atarlardı. Kadınlar bu güneş altında atılarak puf puf olmuş pamukları tekrardan kılıfların içine doldurur ve dikerlerdi.
Hallaçlar yazın bahçelerde kışın ise evlerin bir odasında işlemi gerçekleştirirdi.
Elyaf, kaz tüyü ve visko elastik teknolojisi karşısında onlar da yitip gittiler.
4. Süpürgeci
Nerede o zamanlar şimdiki gibi 2500 Wattlık elektrikli süpürgeler. Bitki saplarının derlenip bağlanmasıyla elde edilen çalı süpürgelerinin onlarcasını birden taşıyan satıcılarla doluydu sokaklar.
Süpürme işlemi sessizdi belki ama odanın bir köşesinden kalkan tozlar diğer köşesine konar pek de temizlediği söylenemezdi.
Gelişen teknoloji karşısında ancak bazı eski dükkanlarda ve Anadolu'da devam ediyorlar mesleklerine.
5. Baloncu
Bilhassa bayramlarda rengarenk normal ve tavşan balonları biraraya bağlayıp satan baloncular, çocukların yolunu gözledikleri satıcılardan biriydi.
Balon demetleri bazen o kadar büyük olurdu ki bazı hınzır çocuklar en yüksekteki balonu ister satıcının ona ulaşabilmek için demetin içinde kaybolmasını keyifle izlerlerdi.
6. Nayloncu
Leğen, kova, fırça, maşrapa, bulaşık leğeni ve bulaşıklık gibi naylondan yapılma ne varsa bulabileceğiniz bu satıcılar, üç tekerlekli ahşap el arabalarını o kadar tıka basa doldururlardı ki gören naylonların tekerlekleri var sanırdı.
Teknoloji onları da yuttu.
7. Macuncu
3 ayaklı tablaları ve büyük tepsilerinin içindeki çeşit çeşit macunları ile sokak sokak gezerken harçlıklarını yeni koparmış çocukların ilgi odağı olurlardı.
Macunlar bir çubuğa sarılarak verilir çoğunlukla 'Hepsinden karışık' yaptırılırdı.
Satıcının çevresi bazen o kadar kalabalık olurdu ki macun alabilen çocuk şanslı sayılırdı.
Şimdilerde ancak bazı turistik bölgelerde bulunmaktalar.
8. Kalaycı
Şimdiki gibi 'Kullan, at, yenisini al!' dönemi olmadığı için o zamanki bakır kap ve kaçakların yenilenmesi için kaplama işini yapan kişilerdi.
Genelde 2 kişi çalışırdı. Biri evlerden kap-kaçak toplarken diğeri sokağın bir köşesinde ateşini yakıp hazırlığını yapardı.
Kaplanarak pırıl pırıl olan malzemeler evlere geri götürülürdü. Bu parlaklığın ömrü ancak birkaç ay idi. Dipten bakır göründüğünde yine kalaycı yolu gözlenirdi.
Bu meslek de çelik, teflon, cam ve seramik teknolojisine yenildi.
9. Dondurmacı
3 tekerlekli, tepesinde kocaman şemsiyesi ve genellikle beyaz olan el arabalarının içinde sattıkları kakaolu, vanilyalı, limonlu ve vişneli çeşitleriyle, yazın yolu en çok gözlenen satıcılardı.
Cebinden kuruşlarını çıkaran arabanın peşine takılırdı.
Onlar da her mevsim yenen, ithal ve uzun ömürlü hazır büyük dondurma markaları karşısında dayanamadılar. Yapabilenler dükkanlarda devam etti ve bazıları meşhur oldular.
Bir arkadaşımın hazırladığı yazıdır, çok beğendim ve izniyle alıntı yaptım.
Onlar şimdikiler gibi altlarında araba ellerinde megafonla dolaşma lüksüne sahip değillerdi ama buna rağmen canla başla, yağmur, kar demeden ekmeklerini taştan çıkararak aile geçindirmeye çalışırlardı.
Herkes ve herşey gibi onlar da değişen hayata ve teknolojiye yenik düştüler, bazıları tarihten silindi gitti, kalanlar ise kendisine hala ihtiyaç duyulan semtlerde avuç içi kadar dükkanlarında mesleklerini icra ederek unutulmamaya çalışıyorlar.
Yerim elverdiğince bu nostaljik satıcıları tanıtmaya çalışacağım.
İşte eski İstanbul sokak satıcıları..
1. Yoğurtçu
İki büyük bakraç veya derin bir kaba konmuş yoğurtlarını, ağaç bir askılıkla omuzlarında büyük bir maharetle taşırlardı. Her mahalleden geçiş saatleri belli olduğundan o saatlerde kadınlar kaplarını hazır ederlerdi.
Bıçaklarla kesilen kaymaklı yoğurtlar tartılarak getirilen kaplara konurdu. Şimdiki yoğurtlar gibi uzun ömürlü değillerdi ama zaten kısa sürede tüketilirlerdi.
2. Sütçü
Ellerinde güğümlerle sokak sokak dolaşan sütçülerin hemen hepsi kendi ineklerinden sağdıkları sütleri satar, pek azı çiftliklerden satın alırdı.
Bunların da yoğurtçular gibi geçiş saati belliydi. O zamanki müstakil evlerin alt katlarında oturan kadınların bazıları o saatlerde evde olmadıklarında balkonlarına renkli bez parçaları asarak süt istediklerini belli eder kap ile birlikte üzerine kaç litre istendiği yazılı bir kağıda paralarını sararak kabın içine koyarlardı.
Bunu gören sütçüler istenen miktarı bırakır, parayı alır, para üstünü de aynı kağıda sarıp geri koyardı.
Alınan bu sütler ocakta 1-2 saat kadar '' Mikropları ölsün'' diye kaynatılırdı.
İlk zamanlarda elle taşınan güğümler zamanla önce at/eşeklerle sonra 3 tekerlekli arabalarla taşınır oldu.
Şişe ve uzun ömürlü süt teknolojisi ve 'Süte su katıyorlar' iddiaları karşısında kaybolup gittiler.
3. Hallaç
Ahşap bir çubuğa gerili ip ve tokmakla evlerdeki pamukla dolu yorgan, yastık ve döşeklerin pamuklarını atarlardı. Kadınlar bu güneş altında atılarak puf puf olmuş pamukları tekrardan kılıfların içine doldurur ve dikerlerdi.
Hallaçlar yazın bahçelerde kışın ise evlerin bir odasında işlemi gerçekleştirirdi.
Elyaf, kaz tüyü ve visko elastik teknolojisi karşısında onlar da yitip gittiler.
4. Süpürgeci
Nerede o zamanlar şimdiki gibi 2500 Wattlık elektrikli süpürgeler. Bitki saplarının derlenip bağlanmasıyla elde edilen çalı süpürgelerinin onlarcasını birden taşıyan satıcılarla doluydu sokaklar.
Süpürme işlemi sessizdi belki ama odanın bir köşesinden kalkan tozlar diğer köşesine konar pek de temizlediği söylenemezdi.
Gelişen teknoloji karşısında ancak bazı eski dükkanlarda ve Anadolu'da devam ediyorlar mesleklerine.
5. Baloncu
Bilhassa bayramlarda rengarenk normal ve tavşan balonları biraraya bağlayıp satan baloncular, çocukların yolunu gözledikleri satıcılardan biriydi.
Balon demetleri bazen o kadar büyük olurdu ki bazı hınzır çocuklar en yüksekteki balonu ister satıcının ona ulaşabilmek için demetin içinde kaybolmasını keyifle izlerlerdi.
6. Nayloncu
Leğen, kova, fırça, maşrapa, bulaşık leğeni ve bulaşıklık gibi naylondan yapılma ne varsa bulabileceğiniz bu satıcılar, üç tekerlekli ahşap el arabalarını o kadar tıka basa doldururlardı ki gören naylonların tekerlekleri var sanırdı.
Teknoloji onları da yuttu.
7. Macuncu
3 ayaklı tablaları ve büyük tepsilerinin içindeki çeşit çeşit macunları ile sokak sokak gezerken harçlıklarını yeni koparmış çocukların ilgi odağı olurlardı.
Macunlar bir çubuğa sarılarak verilir çoğunlukla 'Hepsinden karışık' yaptırılırdı.
Satıcının çevresi bazen o kadar kalabalık olurdu ki macun alabilen çocuk şanslı sayılırdı.
Şimdilerde ancak bazı turistik bölgelerde bulunmaktalar.
8. Kalaycı
Şimdiki gibi 'Kullan, at, yenisini al!' dönemi olmadığı için o zamanki bakır kap ve kaçakların yenilenmesi için kaplama işini yapan kişilerdi.
Genelde 2 kişi çalışırdı. Biri evlerden kap-kaçak toplarken diğeri sokağın bir köşesinde ateşini yakıp hazırlığını yapardı.
Kaplanarak pırıl pırıl olan malzemeler evlere geri götürülürdü. Bu parlaklığın ömrü ancak birkaç ay idi. Dipten bakır göründüğünde yine kalaycı yolu gözlenirdi.
Bu meslek de çelik, teflon, cam ve seramik teknolojisine yenildi.
9. Dondurmacı
3 tekerlekli, tepesinde kocaman şemsiyesi ve genellikle beyaz olan el arabalarının içinde sattıkları kakaolu, vanilyalı, limonlu ve vişneli çeşitleriyle, yazın yolu en çok gözlenen satıcılardı.
Cebinden kuruşlarını çıkaran arabanın peşine takılırdı.
Onlar da her mevsim yenen, ithal ve uzun ömürlü hazır büyük dondurma markaları karşısında dayanamadılar. Yapabilenler dükkanlarda devam etti ve bazıları meşhur oldular.
Bir arkadaşımın hazırladığı yazıdır, çok beğendim ve izniyle alıntı yaptım.
DEVAMI GELECEK
Mühendislik, gelişimdir.