İlk bölümü okumak isteyenler için:
http://www.forumatmosfer.com/konu-eski-i...ari-1.html
Kaldığımız yerden devam ediyoruz...
10. Fırıldakçı
Rengarenk ve çeşitli ebatlardaki fırıldakları satarlardı. Fırıldağı kapan çocuklar rüzgara karşı koşturmaya başlayarak yeni oyuncağını cümle aleme göstermiş olurdu.
11. Ayı oynatıcıları
Bir elinde tef diğer elinde uzun bir sopa ile burunlarına halka takılı bir ayıyı tef çalarak oynatır sonra para kabını ayıya tutturup seyircilerden para toplarlardı. Yanlış yapan hayvancağızı arada bir uzun sopasıyla sertçe dürter veya halkayı çekerlerdi.
Dansetmek doğasına aykırı olan bu zavallı vahşi hayvan, tefin sesiyle arka ayakları üzerine dikilir ve uzun sopaya tutunarak sallanıp döner, onun aslında burnundaki halkadan duyduğu acı dolayısıyla değil de gerçekten maharetli olduğu için dans ettiğini sananlar da hayretler içerisinde seyrederlerdi.
Çok şükür ki hayvanları koruma yasasıyla birlikte kaybolup gittiler ve ayılar da rehabilite edilerek hayvanat bahçelerine gönderildi. En azından hayatlarının geri kalanını bir nebze olsun itilip kakılmadan geçirecekler.
12. Zerzavatçı
Kelime anlamıyla sebze/yeşillik anlamına gelen kendi yetiştirdikleri taze zerzavatı bir eşeğin iki tarafına astığı küfelere doldurup el terazisinde tartarak satarlardı.
Sonraları eşekten, bir köşesine iki kefesinde plastik leğenli bir terazi konmuş 3 tekerlekli bir el arabasına terfi ettiler.
Adım başı açılan marketler ve hemen her gün kurulan semt pazarlarına dayanamadılar.
Şimdilerde nadiren bazı semtlerde zerzavatçıların bir üst versiyonu görülmekte ve üstü açık bir kamyonetle gezmekteler.
13. Şerbetçi
Önceleri sırtlarındaki sırığın iki yanına astıkları koca şerbet güğümleri sonraları daha sonra sırtlarına aldıkları daha büyükçe tek bir güğümle tanındılar.
Güğümlerini çoğunlukla demirhindi, meyan, gül veya kızılcık şerbetleriyle doldurur yaz sıcaklarında serinlemek isteyenlere bellerinde taşıdıkları cam bardaklar içinde servis ederlerdi.
Şimdilerde otantik kıyafetleri ile ancak turistik mekanlarda görebiliyoruz.
14. Galetacı
Omuzlarına aldıkları uzun bir sırığın iki ucuna bağladıkları büyük sepetlerin içinde sattıkları halka, susamlı ve sade galetalar bilhassa kilo vermek isteyen dönemin kadınlarının sabah kahvaltılarının peynir, galeta ve çay üçlüsünü oluşturdu.
Açılan unlu mamuller ve pastanelere yenildiler.
15. Pamuk Helvacı ve Elma Şekerci
Önceleri ellerinde taşıdıkları sepetlerde sonraları 3 tekerlekli arabalarında bir çubuğa saplanmış ve elma sevmeyenin bile iştahını kabartacak üzeri kıpkırmızı boyalı şekerle kaplanmış elmalar ile birlikte pamuk helva da yapıp satarlardı.
Çocuklar kadar büyükler de bayılırdı hem yapımını seyretmeye hem de yemeye. Siyah-Beyaz geçen çocukluğumuzun en renkli şeyleri buydu.
Pastanelerin açılmasıyla sayıları gittikçe azaldı şimdi sadece turistik mekanlarda görülmeye başladılar.
16. Bacacı
Sobalı olan eski evlerin bacaları her kış sonunda borularla birlikte temizlenir ve gelecek kış için soba kuruluncaya kadar saklanırdı.
İçleri kurum dolu olan bacalar ve boruları, uzun fırçaları ve bir sopanın ucuna sarılı kumaş parçaları ile temizleyen bacacılar en kirli işi yapar eli yüzü kapkara olmuş vaziyette bir sonraki müşterisini aramak için yollara dökülürlerdi.
Sobalarla beraber onlar da mesleklerini şirketlere bırakarak yokolup gittiler.
17. Turşucu
El arabalarındaki plastik kavanozlara doldurdukları enva-i çeşit turşuyu satarlardı.
18. Bileyci
Ayakla çevirdikleri biley makinası sırtlarında dolaşır, evlerde önceden gazete kağıtlarına sarılı hazır halde tutulan kör bıçaklar genelde evin erkeği tarafından bileyciye verilir ve sıranın gelmesi beklenirdi.
Şimdi ev için elektrikli biley makinaları veya lazerli bıçaklar çıktığından beri görülmüyorlar.
19. Celep
Büyük şehirlere hayvan getirip satanlara celep denirdi ve bilhassa Kurban bayramına yakın, sokaklarda arabaların nadiren geçtiği yıllarda, ellerinde uzun sopaları bulunan celepler ile sürü halinde koyunları ve yılbaşına yakın ise hindileri belirirdi.
O zamanlarda belediyeler kurbanlıklar için yer belirlemez bu satıcılar da sokaklarla bir sürü hayvanla birlikte dolaşırlardı.
Alıcılar satıcıyı görünce pencereden ıslıkla çağırır ve gözüne kestirdikleri hayvanları dokunarak kontrol eder fiyatta anlaşabilmek için dakikalar süren el sıkma faslı başlardı. Satın alınan hayvanlar evlerin bahçelerinde kesim gününe kadar beslenip saklanırdı.
Sonra yasakla birlikte belediyeler kendilerine özel yerler gösterince yerleşik düzene geçtiler.
Sayamadıklarım olmuştur eminim.
Eski sokak satıcıları arasında bugüne kadar gelebilenler arasında bozacı, mısırcı, eskici sayılabilir. Hepsi bir zamanlar eski zamanların sokak alışveriş kültürü idi.
Bakalım değişen yaşam tarzı ne gibi yeni ve değişik satıcıları daha tarihin sayfalarına taşıyacak.
Her iki bölümü de kah gülümseyerek kah şaşırarak ama çok keyif alarak hazırladım. Umarım siz de keyifle okumuşsunuzdur.
-BİTTİ-
http://www.forumatmosfer.com/konu-eski-i...ari-1.html
Kaldığımız yerden devam ediyoruz...
10. Fırıldakçı
Rengarenk ve çeşitli ebatlardaki fırıldakları satarlardı. Fırıldağı kapan çocuklar rüzgara karşı koşturmaya başlayarak yeni oyuncağını cümle aleme göstermiş olurdu.
11. Ayı oynatıcıları
Bir elinde tef diğer elinde uzun bir sopa ile burunlarına halka takılı bir ayıyı tef çalarak oynatır sonra para kabını ayıya tutturup seyircilerden para toplarlardı. Yanlış yapan hayvancağızı arada bir uzun sopasıyla sertçe dürter veya halkayı çekerlerdi.
Dansetmek doğasına aykırı olan bu zavallı vahşi hayvan, tefin sesiyle arka ayakları üzerine dikilir ve uzun sopaya tutunarak sallanıp döner, onun aslında burnundaki halkadan duyduğu acı dolayısıyla değil de gerçekten maharetli olduğu için dans ettiğini sananlar da hayretler içerisinde seyrederlerdi.
Çok şükür ki hayvanları koruma yasasıyla birlikte kaybolup gittiler ve ayılar da rehabilite edilerek hayvanat bahçelerine gönderildi. En azından hayatlarının geri kalanını bir nebze olsun itilip kakılmadan geçirecekler.
12. Zerzavatçı
Kelime anlamıyla sebze/yeşillik anlamına gelen kendi yetiştirdikleri taze zerzavatı bir eşeğin iki tarafına astığı küfelere doldurup el terazisinde tartarak satarlardı.
Sonraları eşekten, bir köşesine iki kefesinde plastik leğenli bir terazi konmuş 3 tekerlekli bir el arabasına terfi ettiler.
Adım başı açılan marketler ve hemen her gün kurulan semt pazarlarına dayanamadılar.
Şimdilerde nadiren bazı semtlerde zerzavatçıların bir üst versiyonu görülmekte ve üstü açık bir kamyonetle gezmekteler.
13. Şerbetçi
Önceleri sırtlarındaki sırığın iki yanına astıkları koca şerbet güğümleri sonraları daha sonra sırtlarına aldıkları daha büyükçe tek bir güğümle tanındılar.
Güğümlerini çoğunlukla demirhindi, meyan, gül veya kızılcık şerbetleriyle doldurur yaz sıcaklarında serinlemek isteyenlere bellerinde taşıdıkları cam bardaklar içinde servis ederlerdi.
Şimdilerde otantik kıyafetleri ile ancak turistik mekanlarda görebiliyoruz.
14. Galetacı
Omuzlarına aldıkları uzun bir sırığın iki ucuna bağladıkları büyük sepetlerin içinde sattıkları halka, susamlı ve sade galetalar bilhassa kilo vermek isteyen dönemin kadınlarının sabah kahvaltılarının peynir, galeta ve çay üçlüsünü oluşturdu.
Açılan unlu mamuller ve pastanelere yenildiler.
15. Pamuk Helvacı ve Elma Şekerci
Önceleri ellerinde taşıdıkları sepetlerde sonraları 3 tekerlekli arabalarında bir çubuğa saplanmış ve elma sevmeyenin bile iştahını kabartacak üzeri kıpkırmızı boyalı şekerle kaplanmış elmalar ile birlikte pamuk helva da yapıp satarlardı.
Çocuklar kadar büyükler de bayılırdı hem yapımını seyretmeye hem de yemeye. Siyah-Beyaz geçen çocukluğumuzun en renkli şeyleri buydu.
Pastanelerin açılmasıyla sayıları gittikçe azaldı şimdi sadece turistik mekanlarda görülmeye başladılar.
16. Bacacı
Sobalı olan eski evlerin bacaları her kış sonunda borularla birlikte temizlenir ve gelecek kış için soba kuruluncaya kadar saklanırdı.
İçleri kurum dolu olan bacalar ve boruları, uzun fırçaları ve bir sopanın ucuna sarılı kumaş parçaları ile temizleyen bacacılar en kirli işi yapar eli yüzü kapkara olmuş vaziyette bir sonraki müşterisini aramak için yollara dökülürlerdi.
Sobalarla beraber onlar da mesleklerini şirketlere bırakarak yokolup gittiler.
17. Turşucu
El arabalarındaki plastik kavanozlara doldurdukları enva-i çeşit turşuyu satarlardı.
18. Bileyci
Ayakla çevirdikleri biley makinası sırtlarında dolaşır, evlerde önceden gazete kağıtlarına sarılı hazır halde tutulan kör bıçaklar genelde evin erkeği tarafından bileyciye verilir ve sıranın gelmesi beklenirdi.
Şimdi ev için elektrikli biley makinaları veya lazerli bıçaklar çıktığından beri görülmüyorlar.
19. Celep
Büyük şehirlere hayvan getirip satanlara celep denirdi ve bilhassa Kurban bayramına yakın, sokaklarda arabaların nadiren geçtiği yıllarda, ellerinde uzun sopaları bulunan celepler ile sürü halinde koyunları ve yılbaşına yakın ise hindileri belirirdi.
O zamanlarda belediyeler kurbanlıklar için yer belirlemez bu satıcılar da sokaklarla bir sürü hayvanla birlikte dolaşırlardı.
Alıcılar satıcıyı görünce pencereden ıslıkla çağırır ve gözüne kestirdikleri hayvanları dokunarak kontrol eder fiyatta anlaşabilmek için dakikalar süren el sıkma faslı başlardı. Satın alınan hayvanlar evlerin bahçelerinde kesim gününe kadar beslenip saklanırdı.
Sonra yasakla birlikte belediyeler kendilerine özel yerler gösterince yerleşik düzene geçtiler.
Sayamadıklarım olmuştur eminim.
Eski sokak satıcıları arasında bugüne kadar gelebilenler arasında bozacı, mısırcı, eskici sayılabilir. Hepsi bir zamanlar eski zamanların sokak alışveriş kültürü idi.
Bakalım değişen yaşam tarzı ne gibi yeni ve değişik satıcıları daha tarihin sayfalarına taşıyacak.
Her iki bölümü de kah gülümseyerek kah şaşırarak ama çok keyif alarak hazırladım. Umarım siz de keyifle okumuşsunuzdur.
-BİTTİ-
Mühendislik, gelişimdir.